Tedirgin Yeni Dünya on kapak

Tedirgin Yeni Dünya

Hemen Al

Her Şey Altüst Olurken Bir Araya Gelmek

Belirsizlik Çağında Bir Yol Haritası, Çarpıcı Bir Çağrı ve Dayanışmanın Dayanılmaz Hafifliği

 

Dünyanın dört bir yanında artan toplumsal eşitsizlik, ekonomik dalgalanmalar, iklim krizleri ve politik kutuplaşma… Modern hayatın her anına sirayet eden bu karmaşık sorunlar içinde insanlar kendilerini daha kırılgan, daha yalnız ve daha “tedirgin” hissediyorlar. İşte tam bu noktada Astra Taylor’ın Tedirgin Yeni Dünya: Her Şey Altüst Olurken Bir Araya Gelmek eseri devreye giriyor. Kitap, yalnızca bir analiz değil; aynı zamanda kolektif bir uyanış çağrısı.  

Kitap, “tedirgin” kavramını sadece maddi eksiklikle sınırlamıyor. Taylor, modern toplumda duygusal, sosyal ve kültürel güvencesizlik biçimlerini de göz önüne seriyor. İster tam zamanlı çalışan bir ebeveyn olun, ister serbest çalışan bir sanatçı ya da işini kaybetme korkusuyla yaşayan bir beyaz yakalı; hepimiz, bu sistemin bize dayattığı “tedirginlik hissi” ile baş etmeye çalışıyoruz.  

Taylor’ın en çarpıcı iddialarından biri şu: Tedirginlik yalnızca bir yan ürün değil; kapitalizmin temelinde yatan bilinçli bir strateji. İnsanlar ne kadar kendilerini kırılgan hissederse, sisteme o kadar bağımlı hale gelirler.  

 

Kapitalizmin İnce Ayarı: Tedirginlik Halinin Üretimi 

Taylor, tedirgin olma halinin kapitalizmin “kazara” yarattığı bir yan ürün olmadığını; aksine, sistemin sürdürülebilirliği için bilinçli biçimde üretildiğini öne sürüyor. Kendisini yetersiz hisseden, geleceğinden emin olamayan bireyler daha çok çalışıyor, daha az sorguluyor, daha fazla tüketiyor.  

Bu yaklaşım, Taylor’ın aktivist geçmişiyle birleşince kitap sadece bir analiz metni olmaktan çıkıyor, bir uyarı ziline, hatta bir kolektif çağrıya dönüşüyor. “Tedirgin haliniz kaçınılmaz değil, normalleştirilmiş bir şiddet biçimidir,” diyor Taylor ve bu fikri örneklerle, deneyimlerle ve teorik arka planla pekiştiriyor.  

 

Kişisel Olan Politik Değil mi Zaten? 

Taylor, anlatısını kuru verilerle değil, kişisel hikâyeler ve bireysel deneyimlerle örüyor. Kanada’daki göçmen kökenli çocukluğundan, öğrenci borcu kriziyle boğuşan gençlik yıllarına kadar uzanan yaşamı, anlatıya hem içtenlik hem de meşruiyet kazandırıyor.  

Özellikle 2010’larda yükselen Occupy Wall Street hareketiyle birlikte şekillenen politik bilinci, kitabın düşünsel omurgasını oluşturuyor. Bugünün krizlerini geçmişle ilişkilendiren Taylor, çözümü de geçmişteki direniş biçimlerinde ve geleceğe dair dayanışma olasılıklarında arıyor.  

 

Dayanışma Mümkün mü? 

Taylor, kitabın ikinci yarısında çözümlere odaklanıyor: Karamsarlığı aşmanın yolu dayanışmadan, kolektif hareketlerden ve toplumsal örgütlenmeden geçiyor. “Birlikte tedirginiz” diyen Taylor, bu ortak deneyimi bir zayıflık değil, bir güç olarak görmeyi öneriyor. Ona göre asıl mesele, bu ortaklığın farkına varmak ve onu dönüştürücü bir güce çevirmek.  

Kitabın en çarpıcı yönlerinden biri, karamsarlığa saplanmaması. Tedirginlik duygusu karşısında içe kapanmak yerine, birlikte hareket etmenin, ortaklaşmanın ve dayanışma biçimlerinin çoğaltılmasının önemini vurguluyor. Her Şey Altüst Olurken Bir Araya Gelmek alt başlığı da tam olarak bunu söylüyor: Her şey dağılırken dahi bir araya gelebiliriz.  

İngilizceden Çeviren: Gökçe Metin

Orijinal Adı: The Age Of Insecurity: Coming Together as Things Fall Apart

 

Sayfa Sayısı: 332

Kitap Boyutları13,5 X 21

ISBN No: 978-625-6466999

@okuyanus

Travma: Görünmez Salgın’da Dr. Conti, hayat boyu sürüp giden ve başa çıkması imkansız sanılan bir hastalığın hem tedavi edilebilir hem de önlenebilir olduğunu ortaya çıkarıyor. ty.gl/vah2gg9637 pic.twitter.com/PCov2UBPDn